Talihsizlik…
yerküreyi lavdan çok adem deşiyor
ve şimdi sancılar çekiyor bir bebek
parmaklara enkazlı yara bantları lazım geliyor
ateşli hastalıklar bulunuyor yeni cehennemlere
buz tutmuş küvetlerden güneş dileniyorum
yaşamak az da olsa yaşamak olmalı bazen
sureti geçen harflerden birini vuruyorum
sivrisinek kan ağlıyor kollarımda
bir bal arısını yoldan çıkarıyorum
iki buçuk litre su içtim bugün. biraz sövdüm dünyaya, biraz uyudum hafiften bir baş ağrısı ördü insan zeytin yapraklarıyla sevişti kurşun o kazandı.
bir mısra çıktı kışa
bir şiir yaftalandı geceye
gri tenli beyaz şimdi bulutlar
ağaçlar yeşil bir alfabeye bürünmüş yine
pembe panter sıkılmış renginden
bir kurye motorudur seri kanlı soğuk katil elvedalar
yürekteki mazotun kaçağı mı olurmuş hiç?
tutuştur gitsin mazoşist gülümsemeleri
bir şemsiyeyi ıskalamış yağmur
gelmiş bir aşka düşmüş
hey akordeonu bozuk piyano
hey yeni sürümü bir türlü yüklenmeyen insan pişmanlığı
hey kırmızıyı dost edinmiş telefon santralleri
siz mi yalnızsınız
ben mi?
lunaparkta seviştim bugün
çarpışmaktan kaçan arabalarla
papyon taktım en suratsız palyaçolara
kızıl süsler
mor suretler içtim
bir müzik çizdim duvara
bir resim söyledim
sinema ağladı
yırtık posterler ıslandı,
yapıştırıcılar çıplaktır
hey duvar yazılarındaki samimiyet
ve hey her gülüşe şaibe karıştıran atın yelesi
diz mi seyreksiniz ben mi?
ve hey kırmızı polenler
saydam hayatıma leke olan haykırışlar
Hoş geldiniz
Siz mi geldiniz
Ben mi?
Uğur Can Dural
Görsel: Propaganda Panda – “Who Killed the Gummie Bear”